WordPress’e hoşgeldiniz! Bu sizin ilk gönderiniz. Blog yayınlama yolculuğunuzda ilk adımı atmak için düzenleyin veya silin.
Tanrı, bir patlamayla ikiye böldü hiçlikte bir noktayı, yer ve gök oldu. Sonra başka bir patlamayla onları da böldü ikiye. Bir patlama bir patlama daha derken her şeyi böldü. Ölüm doğumu, sıcak soğuğu, sevinç kederi, çirkin güzeli doğurdu. Hızını alamadı, Melek ve Şeytan’ı, Âdem ile Havva’yı yarattı sonra da…
İyi de kendine yeten, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan Tanrı, neden yaptı bütün bunları sizce? Neden durup dururken dert aldı dertsiz başına? Ne sebepten, hangi ihtiyaçtan? Ben de bilmiyordum, soluğu internette aldım; Âdem’i, yeryüzündeki vekili yapmak, Havva’yı insan neslini üretmek için yaratmış. Meleklerin başlarını kaşıyacak vakti yok, evrene iyilik taşımaktan, günah-sevap listesi tutmaya, peygamberlere vahiy götürmeye kadar tonla işleri var.
Kötü kalpli, haris ve nankör Şeytan’ı niye yarattı o halde? Sağa sola kötülük saçsın diye mi? Evet! Aynen öyle! Kötülük saçsın diye. Kâinatın diyalektiğini böyle kurmuştu çünkü. Her şey kendi karşıtını doğurmalıydı ki bir denge olsun. Sadece iyilik kalmıştı bu kuralı ihlal eden. Böylece büyük bir yükten de kurtulmuş oldu, o gün bugündür ince eleyip sık dokumadan, Şeytan’a uyanları cehenneme yolluyor.
Her şeyi Tanrı yarattı! Her şeyi o yaptı! Milli takımın kendi evinde İzlanda’dan üç gol yemesinde bile onun parmağı var.
Zeki, sevimli, sinsi ve içten pazarlıklı bir çocuktu Şeytan. Her şeyi merak eder, bütün sırları bilmek isterdi. Onun gelmesiyle bütün keyfi kaçtı meleklerin. Çünkü babaları küçük kardeşlerini daha çok seviyordu onlardan. Sarayındaki makamına sadece onu kabul ediyor, bir tek onu dinliyor, ona inanıyordu. Sanki emekliye ayrılacakmış gibi en kritik yetkilerini bile ona devretmeye başlamıştı tek tek. O kadar tecrübeli melek varken, cennet ve cehennemin bekçisi, yerin göğün efendisi olarak onu atamıştı. Çok güçlenmişti doğal olarak, onun izni olmadan yağmurlar yağamaz, nehirler akamaz, rüzgârlar esemezdi.
Ancak Şeytan’ın asıl hikâyesi kibirden zevk aldığında başladı. Kendini yoktan var eden Tanrı’ya bile hainlikler planlayacak kadar haris ve nankördü. Her şeyi yapacak güce sahip olduğuna göre, neden babasının tahtına geçmesin? Ateşin, nurdan ve topraktan üstün olduğunu söyleyecek kadar ileri gitti günün birinde. Tanrı çok öfkelendi, yarattığı her şeyi, ruhundan bir parça verdiği Âdem’i bile inkâr etmek demekti bu. Bütün meleklerine, Âdem’in önünde secde etmelerini emretti. Şeytan o kibirle nasıl yapsın? “Ama baba, Âdem bir insan, neden bir faniye secde edeyim?” deyip, uymadı ilahi emre. Bu itaatsizliği ve küstahlığından ötürü evlatlıktan reddedip, cennetinden kovdu onu Tanrı. Şeytan ise özür dileyeceğine, insanların da kötü olduğunu kanıtlamak için iki gözü iki çeşme, süre istedi babasından. Tanrı da; “Kıyamet gününe kadar vaktin var,” deyiverdi.
Ben bu Şeytan olayını Tanrı’nın planladığını düşünüyorum. İyiliği dizginleyecek bir şeye ihtiyacı vardı çünkü. Şeytan’ı bu yüzden ateşten yarattı, içine kötülük koymak için, meleklerine benzemesin diye. Onu yere göğe sığdıramamasının, ilahi yetkilerini bile devretmesinin sebebi buydu. Tanrı o kadar taviz ve gücü kendine isyan etmesi için verdi Şeytan’a. Nasılsa günün birinde kibrine yenileceğini biliyordu.
Durum öyle gösteriyor ki Şeytan, Tanrı’dan kazık
yemiş.
Şeytan’ın tuzağına düşürdüğü ilk insanların Âdem ile Havva olması da bu plan dahilinde miydi bilmiyorum. Benim bildiğim şey şu: Şeytan nereden duyduysa, Tanrı’nın Âdem’e, “Eşinle birlikte cennetime yerleşin, fakat şu elma ağacına sakın yaklaşmayın,” dediğini biliyordu, ama Âdem ile Havva, onun Tanrı katından kovulduğunu bilmiyordu. Şeytan, gizlice cennetin kapısına geldi, kuş beyinli Bekçi Tavus’u kandırıp içeri sızdı. Doğruca Âdem ile Havva’nın yanında aldı soluğu. Onlara yasak elmayı yedirebilmek için akla hayale gelmeyecek oyunlar oynadı, kafalarını karıştırdı. Tanrı adına yeminler edince de Havva inandı, yemin eden yalan söyleyemezdi ki. Zavallı kadın oturup bir güzel afiyetle yedi elmayı. Başlarda biraz mırın kırın etse de karısını kıramayıp, bir kaç ısırık da Âdem aldı… Yer gök birbirine girdi, şimşekler çaktı. Tanrı öfke ve hayal kırıklığı içinde Cebrail’e, Âdem ile Havva’yı cennetten çıkarmasını emretti. Şeytan’a yardım ve yataklık etmek suçundan, kuş beyinli Bekçi Tavus Kuşu da paylaştı aynı kaderi.
Velhasıl, Şeytan ile insan arasında sonsuza kadar sürecek olan savaş, bizzat Tanrı’nın isteğiyle başladı. Ama hiç de adil değildi bu savaş. Tanrı sadece yetkilerini almıştı Şeytan’ın elinden, tanrısal güçlerini değil. Zavallı insancıklar nasıl baş etsin?